BİLİM  VE  TEKNOLOJİDE  GERİ  KALIŞIMIZIN  MUHTEMEL        SEBEPLERİ

 

 

 

BİLİM  VE  TEKNOLOJİDE  GERİ  KALIŞIMIZIN  MUHTEMEL  SEBEPLERİ

             Türkiye dünya ülkeleri arasında nüfus büyüklüğü açısından 16., ekonomik güç olarak 24., en uzun ömürlü imparatorluğu kurma bakımından birinci ve dünya liderliği süresinin uzunluğu bakımından yine birinci sıradadır. Ancak dünya bilimine katkı sıralamasında 30-40.; bilim adamlarımızın aldığı atıf sayısı açısından 108 ülke arasında 80. ve tescil edilen patent sayısı bakımından 50. sırada bulunmaktadır. Dünyada tıp alanındaki 3093 dergiyi tarayan Index Medicus’a İtalya’dan 80, Bulgaristan’dan 7 bilim dergisi alınırken, Türkiye’den sadece 1 dergi girmektedir.

            Çalışan onbin nüfus başına düşen Araştırma-Geliştirme (Ar + Ge) personeli sayısı ileri ülkelerde 50-150 iken bizde ancak 7’dir. Şimdiye kadar Nobel ödülü almış tek bir bilim adamımız yoktur.

            Dünyanın 100 en zengini arasına giren iş adamlarımız vardır. Fakat ne yazık ki, dünyada bilime ve bilim adamına en çok destek veren ilk bin kişinin arasına bile katılabilecek zengin adamlarımız yoktur.

            İsviçre, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde, üniversitede ders veren bir öğretim elemanına 8-10 örgün öğretim öğrencisi düşerken, bu oran Türkiye’de 25-30’dur. İşte bu nedenle Türkiye’de araştırıcıların eğitimi ve gençlerin bilim hedefine yönlendirilmesi milli bir öncelik taşımaktadır. Birinci sınıf bilim adamlarını ve birinci sınıf araştırıcıları yetiştirmek için yapılacak yatırımlar milletin geleceğine yapılacak yatırımlardır. Problemleri çözen, keşif ve icat yapan, sorunlara çıkar yol bulan, sosyoekonomik ve politik çıkmazları aşmada engelleri kaldıran ve insanlığı yücelten birinci sınıf beyinlerdir. Birinci sınıf beyinler övgü, yergi ve açıklama yaparak ömürlerini tüketmezler. Onlar bu işi ikinci sınıf beyinlere bırakmışlardır. Sıkıntıların asıl sebebi birincilerin azlığı, ikincilerin ise çokluğudur. Vatan topraklarına sağlam basabilmek ve uluslar arası yarışı sürdürebilmek için birinci sınıf beyinlere ihtiyaç vardır.

            Yaklaşık 40 yıl önce Kore Savaşı sona erdiğinde Güney Kore az gelişmiş, endüstrisi olmayan fakir bir tarım ülkesiydi. Şimdi ise, Güney Kore kaynaklı mallar dünya pazarlarında başa yarışmaktadır. Bu ülkede demokratikleşmeyle, teknolojik ve ekonomik başarının birlikte seyrettiği dikkat çekmektedir.

            İyi bilim adamlarının yetişmesi ve bilimin ilerlemesi gayret, hürmet, destek ve istikrar ister. Düşünce, inanç ve teşebbüs özgürlüğü sağlanmamış, serbest rekabet kuralları yerine oturmamış ve bilimsel verilerin değil, politik tercihlerin etkin olduğu bir ortamda bilim ve araştırma yükselmez. Fransa’da, Brezilya’da, İran’da ve Türkiye’de baskı, dayatma ve ihtilaller hep bilimdeki gelişmeyi engellemiş ve  ihtilalin bilime ve bilim adamına ihtiyacı yoktur ” mantığıyla hareket edenler bilimin gelişmesini baltalamışlardır. Halbuki, bilim ilerledikçe bağnazlık azalır; bağnazlık azaldıkça bilim ilerler ve insanlık yücelir.

            Bilim ve teknolojide geri kalışımızın en önemli sebeplerinden bir kısmı aşağıda sıralanmıştır:

            1. Objektif bilim zihniyetinin ve analizci, araştırıcı, sorgulayıcı düşüncenin  hakim olmaması.

            2. İlgililerde bilime ve bilimsel verilere aşk ve ihtiras derecesinde bir bağlılığın olmayışı.

            3. Hükümetlerin, devlet adamlarının ve özel kesimin bilime, araştırma ve geliştirme çalışmalarına yeter ölçüde saygı, teşvik ve maddi-manevi destek göstermemeleri.

            4. İstikrarlı, kararlı ve güvenli bir bilim ortamı ve uzun ömürlü bir bilim politikasının olmayışı.

            5. İşlerin en iyilere verilmesini  sağlayacak bir istihdam planı ve politikasının olmayışı.

            6. Siyasi, sosyal, ekonomik ve bilim alanında  serbest rekabet kuralının, tam olarak yerleşmemiş oluşu.

            7. Ülkede, barışın, hoşgörünün ve farklılıklara tahammülün  yerine; zıtlaşmaların ve zıtlar arası öldürücü  savaşın sürüp gitmesi.

            8. İleri ülkelerdeki bilimsel gelişmelerin, zamanında izlenmemesi, anlaşılmaması, kavranmaması ve memlekete maledilmemesi.

            9. Bilimsel teşebbüslerin  birbirinden ve özellikle gelişen dünyadan kopuk oluşu; uluslar arası bilimsel ilişkilerin yetersizliği. 

 

Prof. Dr. Cafer MARANGOZ

Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi 
Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
SAMSUN