|
||
Yönetim, organizasyon ve
uygulamanın çağdaşlaştırılması : Üniversitelerde
rektör, dekan, müdür ve hatta bölüm başkanı gibi yöneticilerin mütevelli
heyet gibi bir organın belirleyeceği ehliyetli ve yansız bir “seçici
kurul” tarafından seçilmesi gerekir. Diğer taraftan, ihtiyaç duyulan
yöneticiler ile bunlarda aranan vasıfların ilan edilmesi, daha çok başvurunun
sağlanması ve başvurular arasından, yarışmaya dayalı kriterlerin
ışığında istenen elemanın seçilerek atanması en çağdaş yol
olarak görülmektedir. Bir
üniversiteyi saygınlaştıran, tercih edilir duruma getiren rektörü,
dekanları ve bunların seçilip atanma şekilleri değil, başarılı bölüm
ve birimleri ile bu birimlerdeki dünya çapında meşhur olan öğretim
üyeleri ve araştırıcılarıdır. Bizde üniversiteler adeta yöneticileriyle
özdeşleşmiş gibidir. İleri ülkelerdeki üniversitelerde, ad yapanlar
saygıyla anılanlar, kendilerine özenilenler, rektörler, dekanlar, müdürler
değil, ödül almış, nobel kazanmış başarılı bilim adamlarıdır. Üniversitelerde idari görevlere gelen
veya getirilenlerin daha objektif ve daha rahat hareket etmeleri,
emme-basma tulumbalar gibi hareket etmeyip fikirlerini çekinmeden açıkça
beyan etmeleri gerekir. Bunu sağlamanın en etkili yollarından biri,
idari görevlerdeki öğretim üyelerine emsallerinden fazla bir maddi
yarar sağlayan düzenlemelere son vermektir. Orta
öğretimde olduğu gibi yüksek öğretimde de en önemli problemlerden
biri “ bilgiye ulaşma metotlarının” gereği kadar öğretilememesidir.
Bir konunun en iyi hangi metotla öğretilmesi gerektiğinin araştırılması,
öğrencilerin derslere aktif olarak katılmalarının sağlanması
gerekir. Öğrenci, önemli bir problemin çözümünde işe yarayacak
olan bilgilere daha çok ilgi duyar ve bunları daha kolay ve zevk duyarak
öğrenir. Ancak, böyle bir sistemde öğrencileri küçük gruplara bölmek
gerekir. Çünkü çok kalabalık sınıflarda “problem çözmeye bağlı
öğretim metotları”nı uygulamak ve öğrencilere bilginin günlük
hayata uygulanışını kavratmak mümkün değildir. Ayrıca,
eğitim ve öğretim ile ilgili program ve yönetmelikler öğrenmeyi ve
kavramayı gönülden isteyenlere göre düzenlenmeli, gönülsüz,
isteksiz ve tembel öğrencilere göre düzenlemeler yapılmamalıdır. Çeşitli
baskılara prim vermek veya başarıyı yapay olarak artırmak için orta
ve özellikle yüksek öğretimde zaman zaman uygulanan “af”, “yeni
haklar” ve hele “idare mahkemeleri” kanalıyla sınıf veya ders geçme
yolu eğitim sisteminde derin yaralar açan hususlardır. İleri ülkelerin
çağdaş üniversitelerine “af yasaları” veya idare mahkemeleri
yoluyla baskı yapılmaz. Yükseköğretimde sınav, değerlendirme ve sınıf geçme sistemi de önemlidir. Bu sistem başarıyı artıracak ve öğrenciyi daha fazla çalışmaya teşvik edecek özellikleri taşımalıdır. Ayrıca, başarı derecesine önem veren bir istihdam sistemi kurulmalı ve işletilmelidir. Mevcut sistemde de her öğrencinin belli bir başarı derecesi vardır; fakat daha başarılı olanların daha erken ve daha iyi iş bulmalarını garanti eden bir uygulamadan yoksun oldukça “çağdaş üniversite” bir hayal olarak kalacaktır. Sürüne sürüne, düşe kalka diploma alan birisi çok başarılı, gayretli ve çalışkan arkadaşlarından daha önce ve üstelik daha iyi iş imkanı bulabildiği veya çok daha avantajlı bir yere tayin yaptırabildiği sürece çağdaşlıktan söz edemeyiz. Önce, başarısızlığın değil, başarının ödüllendirildiği bir sistemi kurmalı ve böyle bir sistemi hazmedebilen politikacı ve yöneticilerin sayısını artırmalıyız.
|