|
||
Fiziki imkanların modernize edilmesi : Herhangi
bir fakültenin ve fakültelerden meydana gelen bir üniversitenin açılabilmesi
için mutlaka gerekli olan alt yapı, fiziki imkanlar, akademik ve idari
kadronun sayı ve niteliği belirlenmelidir. Asgari şart yerine
getirilmedikçe bir fakülte ve bir üniversitenin açılamayacağı ve bu
hususa aykırı hareket edilemeyeceği yasalaşmalıdır. Belirlenen ölçüde
alt yapı ve insan gücü bulunmadan, sırf seçim yatırımı ve günlük
politika gereği olarak bir yerde üniversite açmaya teşebbüs etmek, o
memlekete yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür. Üniversitelerimizde
alt yapının ve fiziki imkanların çağdaş düzeyde olduğu söylene-
mez. Laboratuar, hastane, derslik ve kütüphane binalarının yapımı
planlanırken, bunların içinin nasıl ve ne ile doldurulup-donatılacağı
da planlanmalı ve yapım işi, standart iç donatım ile birlikte
tamamlanmalıdır. Ancak bundan sonra o birim hizmete açılabilir. İşte
o zaman üniversitelerde öğretim ezberci, gayesiz ve verimsiz olmaktan
kurtarılıp çağdaşlaştırılmış olur (9-11). T.B.M.M.
Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı “ Türkiye’de Tıp Eğitimi
“ (13) konulu 3 ciltlik araştırmaya göre, Türkiye’ deki tıp fakültelerinde
mikroskop başına düşen öğrenci sayısı 3,
kadavra başına düşen öğrenci sayısı ise ortalama 25’dir.
Diğer taraftan bazı fakültelerde kadavra başına düşen öğrenci sayısının
50’yi geçtiği, mikroskop sayısının da ortalama değerden daha az
olduğu bilinmektedir. İleri
ülkelerdeki çağdaş tıp fakültelerinde ikinci sınıftaki her 2 öğrenciye
bir “elektro- fizyolojik öğrenci eğitim seti” düşerken bizde henüz
tek bir seti bile olmayan tıp fakülteleri vardır. Eğer laboratuarlarda
belli deney aracına gereğinden fazla öğrenci düşüyorsa,
o laboratuarda öğrencinin bizzat deney yapma ve yaparak-yaşayarak öğrenme
şansı yoktur. Bu durumda ancak demonstrasyon yoluyla öğretim yapılacaktır. Üniversite
kampusları toplumun rasgele alınmış bir dilimi olacak şekilde
planlanmalıdır. Öğrenci, öğretim elemanı ve yardımcı personeliyle
birlikte kampus nüfusu bir ilçe nüfusuna ulaşmaktadır. Bundan dolayı,
şehir merkezlerinden yaklaşık 20 Km uzaklıkta kurulan üniversite
kampuslarında her çeşit sosyal ve kültürel tesis bulunmalıdır.
Alış-veriş merkezleri, lokal ve toplantı salonları,
spor salonları, çocuk parkları, ana okulu ve ilköğre- tim
okulu, cami ve mescitleri, güvenlik sistemi hatta mezarlığı bulunmayan
kampuslar toplu- mun sağlıklı bir kesiti olamazlar. Moral
imkanların modernize edilmesi: Türkiye'de
üniversite, bilim-teknoloji ve eğitim konularında genel bir psikolojik
yetmezlik göze çarpmaktadır. Bir zamanlar ünlü yazarlarımızdan biri
yazısına “ bizde yüksek öğretime ne zaman geçilecek” şeklinde
bir başlık koymuştu. Bilim adamlarının çoğunda “ Türkiye'de hiçbir
şey yapılamaz”, “bu topraktan artık çömlek olmaz” diye ifade
edilen bir psikolojik yapı hakimdir. Bu yetersizlik ve umutsuzluk
hissinden kurtulmak için hükümetle- rin, özel kamu kuruluşlarının,
basın ve TRT’nin gerekli önlemleri alması, üniversite ve bilim çevrelerine
çağdaş moral gücün kazandırılması gerekir.
Sonuç
: Dünya
bilimine katkı, yükseköğretimde okullaşma, GSMH’dan araştırma-
geliştirme faaliyetlerine ayırdığımız pay, bilimsel araştırmalara
katılan insan sayısı ve araştırı- cıların verimliliği bakımından
gelişmiş ülkelere göre oldukça gerideyiz. Bu sonuç bilime, bilgiye
ve bilim adamına verdiğimiz önemin de bir göstergesidir. Unutmamak
gerekir ki bilim-eğitim ve üniversiteye ait sorunlar ülkemizin ve
milleti- mizin ana sorunlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Ekonomide,
politikada ve özellikle sosyal yapıda bazı önemli sıkıntılar varsa
bunların bilim, eğitim ve üniversite ile araştırma-geliştirme
faaliyetlerine de yansıması kaçınılmazdır. Sadece
yönetim biçimini ve yöneticilerin atanma şeklini değiştirmekle çağdaş
üniversiteyi kuramayız. Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika Birleşik
Devletlerindeki üniversitelerin yönetimleri birbirinden oldukça farklıdır.
Ayrıca, bu ülkelerde üniversitenin organizasyonu ve yönetim şekli
zamanla ve sürekli olarak (fakat büyük sarsıntılar olmadan) değişikliğe
uğramaktadır. Belirtilen önemli farklılığa rağmen adı geçen ülkelerden
birindeki üniversitelerin çağdaş, demokratik ve özerk olmadığını
söylemek mümkün değildir.Yasaları çalıştıracak insanlardır. Üstün
insan, yasaları sarsıntılara ve sosyal yıkımlara meydan vermeden,
toplumun büyük çoğunluğunun yararına olacak şekilde uygular. Böylece
ileri ve sağlıklı bir toplum kurulur. Üniversite-toplum
ve üniversite-endüstri ilişkisi kopuk olan bir ülke, barajları,
sulama kanalları, enerji santralleri ve elektrik şebekeleri olmayan,
suları akan insanları bakan bir ülkeden farksızdır. Üniversite ile
yakın çevrenin ilişkisi kapalı ve açık devre televizyonlar, kurslar,
seminerler, yaz ve akşam öğretimi yoluyla sağlanmalıdır. Kapılarını
toplumun her kesimine ardına kadar açan, çevresine rehberlik eden,
ışıkları 24 saat sönmeyen, laboratuarlarında sürekli olarak bilim
üretilen üniversite çağdaş
üniversitedir. Üniversite ilk ve orta öğretimin bilim, eğitim ve laboratuar
bakımından eksikliklerini tamamlamalıdır. Öğretmenlere sürekli
olarak meslek içi eğitim vermelidir. Toplumun, iş adamı, işçi, çiftçi,
zanaatkar, din adamı, ekonomist, idareci, sağlıkçı gibi kesimlerini
de sürekli olarak bilgilendirmeli, bu maksatla yeter ölçüde
teorik-pratik kurslar, seminerler, konferanslar düzenlemelidir. Özet
olarak , devlete çok pahalıya mal olan üniversiteler milletten aldıklarının
karşılığını verebilmelidir. İşte o zaman çağdaş üniversite ve
çağdaş eğitimden söz edilebilir.
|