|
NASIL BİR REKTÖR ARIYORUM?
Rektör adaylarını belirleme seçiminin kapımızı çaldığı şu günlerde,
oy kullanacak tüm öğretim üyesi arkadaşlarım gibi ben de
(mevcut sistemin bir gün değişeceğine olan umudumu yitirmeden) iyi bir
rektör adayı arıyorum. Bu vesileyle düşündüklerimi 4 madde halinde
sizlerle, rektör aday adaylarıyla ve özellikle rektör olarak atanacak
şanslı kişiyle paylaşmak ve adayların bildirilerine bir seçmen
olarak cevap vermek istedim:
-
Mevcut yasa ve yönetmeliklere göre, tüm
profesör arkadaşlar rektör aday adayı olabilirler. Eğer büyük
çoğunluk aday olmuyorsa bu adaylara peşinen verilmiş bir
destektir. Yani mevcut adaylar aday olmayanlara teşekkür borçludurlar.
-
Seçimler ve seçim sonrası gelişmeler,
demokrasiyi kimin ne kadar anlayıp benimsediğini ortaya koyacaktır.
Unutulmasın ki, insanları “şu şuna oy verdi-bu buna oy
verdi” diye ayırıma tabi tutup, bu en kutsal haklarından
dolayı onları kınayacak olanlar (böyle bir şey olmayacağı
temenni edilir) demokrasiden, hoşgörüden insan haklarından ve
hatta insanlıktan nasipsiz kimselerdir.
-
Nasıl bir rektör arıyorum? İşte bazı
özellikleri:
(NOT:Sıralanacak özellikler
üniversaldır. Mevcut adaylardan kimisini öne çıkarmak veya karalamak
amacı güdülmemiştir).
-
Adaleti, doğruluğu ve dürüstlüğü
baş tacı eden,
-
İnsanları “bana yakın
olanlar-bana uzak olanlar, bana oy verenler-bana oy vermeyenler,
anadan doğma beni destekleyenler-sonradan beni destekleyenler,
şucular-bucular diye ayırmayan ve tüm üniversitenin rektörü
olmayı becerebilen,
-
Temel insan haklarına, yani düşünce
inanç ve teşebbüs haklarına, ayrıca, akademik özgürlüğe sözde
değil, gerçekten saygılı ve bağlı olan, inanç-ibadet ve düşüncelerinden
dolayı insanları kınamayan,
-
Etrafında çıkarcılara, dalkavuklara,
yağcılara, yalancılara, iftiracılara , ispiyonculara ve
tembellere yer olmayan,
-
Öğretim üyelerini, idari personeli ve
öğrencileri düşüncelerine, sosyal gruplarına ve partilerine göre
ayırmayan, Yani, belli bir görüşün, grubun, derneğin veya
partinin adayı olmayan,
-
İkinci kez seçilip-seçilmeme endişesi
içinde olmayan,
-
İnsanların özlük haklarıyla
oynamayan, suyu getireni cezalandırıp, testiyi kıranı ödüllendirmeyen
.
-
Tekelci, ben merkezci ve inatçı
olmayan, “zat hastalığı” virüsünü taşımayan,
-
Bir iş ve görev için, torpillileri, şu
veya bu görüşte olanları değil; sadece ve sadece en
ehliyetlileri arayan,
-
Taş üstüne taş koymayı bildiği
kadar, omuz üstüne baş koymayı da bilen ve böylece üniversiteye
en değerli beyinleri kazandıran,
-
Baş ile ayağı karıştırmayan ve
bilhassa baş ile ayağı birbirine düşman etmeyen,
-
Genç akademisyenleri yönetici olmaya değil,
çok iyi birer araştırıcı olmaya, laboratuarlara ve derslere
girmeye teşvik eden,
-
Eleştirilere ve önerilere karşı
allerjisi olmayan, hatadan dönmesini bilen,
-
Gücünü etkili-yetkili güç odaklarından
değil, yasalardan, bilimden üniversiteden ve öğretim elemanlarından
alan,
-
Günlük politikada değil, bilim,
teknoloji ve eğitim politikalarında vizyon sahibi olan,
-
Oluşturacağı sosyal, bilimsel ve eğitim
komitelerini seferber ederek, daha huzurlu ve daha çağdaş bir üniversiteye
hızla koşan,
-
“Yönettiğim insanların en iyisi,
en akıllısı ve en dürüstü benim” zannına kapılmayan....
İşte
böyle birisini arıyorum.... Bütün bu özelliklere sahip olduğuna
inandığım bir aday bulabilirsem oyumu gönül rahatlığı ile
kullanacağım. Bulamazsam, mevcutlardan en uygun birini tercih etme
zorunda kalacağım...
“Azan belasını, arayan mevlasını bulur” demişler.
Er veya geç...
-
Rektör olacak zattan (kim olursa olsun)
herhangi bir şahsi çıkar, himmet ve ihsan beklemiyorum. “Gölge
etmesin, başka ihsan istemez”. Gölge etse ne yazar, bu kutsal
yolda 30 yılımı tamamladım. Mesleğimin ilk yıllarında bile eğriye
doğru demedim ki şimdi diyeyim. Bilimde, eğitimde, yatırımda, üniversiteye
iyi öğrenci, birinci sınıf öğretim üyesi, iyi teknik ve idari
eleman kazandırmada göstereceği her başarısını tebrikle, teşekkürle
ve heyecanla alkışlayacağım. Ancak, tarafgir tutumunda, hatalarında,
yanlışlarında ve özetle zulmünde ona yardımcı olmayacağım. Haksız,
adaletsiz, yanlı davranış, tutum ve tasarruflarının karşısında
olacağım.
Zulmü ve zalimi alkışlamak, zalimin yaptıklarını hoş görmek ve
hele ona yardımcı olmak, bizim kültürümüze göre, en büyük
eksiklik sayılır. Namık KEMAL (1840-1888) yaklaşık 140 yıl önce
zulmü alkışlayıp, zalime yardım edenleri şöyle uyarmıştı:
“Muini
zalimin dünyada erbab-i denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten”
(Muin
= yardımcı; erbab-ı denaet = alçaklar, adiler;
sayyad-ı bi-insaf = insafsız
avcı)
Tarih boyunca zalimlere yardım eden çıkarcı, dalkavuk ve korkak
insanlar hep unutuldu... Zulme göğüs geren ve zalimi alkışlamayan Namık
Kemal’ler ise kıyamate kadar saygı ve sevgiyle anılacaklardır. Saygılarımla.
Haziran 2000
Prof.
Dr. Cafer MARANGOZ
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
SAMSUN
|
|