ÜNİVERSİTELERİMİZİN SORUNLARI

 

 


ÜNİVERSİTELERİMİZİN SORUNLARI

Günümüzde üniversiteler "bilgi fabrikaları" olarak tanımlanmaktadır. En değerli servet, en büyük zenginlik, en iyi rehber ve en kuvvetli güvenlik gücü bilgidir. İşte bundan dolayı üniversiteyi ilgilendiren sorunlar, sadece bizde değil, gelişmiş ülkelerde de üzerinde çok düşünülen, kafa yorulan temel meselelerin başında gelmektedir.

Geçerli bilgiyi üreten, teknolojide ilerlemeye ve yenilenmeye yarayacak bilgiyi üreten, kısaca ekonomik ve sosyopolitik problemleri çözmeye yarayacak bilgiyi üreten üniversitelere sahip olan ülkeler kalkınmış güçlü ülkelerdir.

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa' nın ileri ülkeleri 1990' lı yıllarda, üniversite sistemlerini yeniden gözden geçirerek, reform denecek ölçüde değişiklikler ve düzenlemeler yaptılar. Şimdi bu ülkelerde sanayi ile ortak araştırmalar yapan, ekonominin itici gücü olan,  çağdaş ve girişimci üniversiteler vardır.

Gelişmiş ülkelerde yükseköğretimde okullaşma oranı ortalama % 60 iken, Türkiye' de örgün öğretimde ancak % 12,2; açık öğretimle birlikte de % 21' dir. Öğrenci başına kamu kaynaklarından harcanan para Türkiye' de 755 dolardır. Halbuki gelişmiş ülkelerde bu yaklaşık 6000 dolara ulaşmaktadır. Türkiye 1999 yılında dünya bilimine sayısal katkı bakımından 25. sıradadır. Bu sevinmemizi gerektirecek bir sıra değildir.

Gerçek katkı, yani atıf sayısı ile alınan patent sayısı bakımından durum çok daha kötüdür. Nüfusu Türkiye nüfusunun altıda biri olan bazı Avrupa ülkeleri bile bilime çok daha fazla katkıda bulunmaktadırlar.

Araştırma-geliştirme faaliyetleri için harcanan paranın gayrisafi milli hasılaya (GSMH) oranı çok düşüktür. Çalışan on bin nüfus başına düşen araştırma-geliştirme (Ar-Ge) personeli sayısı oldukça yetersizdir. Sanayi kesiminin milli  Ar-Ge sistemi içindeki payı yok denecek kadar azdır.

Nüfus büyüklüğü açısından 16. Sırada bulunan ve dünyanın 100 büyük zengini arasına girebilecek zenginleri olan Türkiye, şimdiye kadar tek bir Nobel Ödülü bile almamıştır.

İşte yukarıdaki tablonun acı bir sonucu olarak 2001 yılında Türkiye' nin bütçe açığı 25.6 milyar dolara ulaşmıştır. Net faiz ödemeleri 34,3 milyar dolar, bütçe gelirleri ise sadece 43,5 milyar dolardır. Yani tüm bütçe gelirlerinin % 79' u net faiz ödemelerine gitmektedir. Brüt dış borç stoku ise 113 milyar dolardır.

Çizilen karanlık tablo Türkiye' nin tarihi mirasına ve tarihi misyonuna uygun bir yerde olmadığını açıkça göstermektedir. Kurtuluş yolu var mıdır ?

Önemli çıkış yollarından bir tanesi, çağdaş üniversite sistemine geçiştir. Üniversitelerimizin, sistemden, yönetimden, rektör seçimlerinden, bütçeden, alt yapı yetersizliğinden kaynaklanan ve hem akademisyenleri, hem öğrencileri hem de idari destek ve yardımcı personeli ilgilendiren çok sayıda sorunu vardır. Öncelikle 2547 sayılı YÖK yasasından, özellikle de rektör seçimi ve ataması işleminden başlamak üzere bu sorunları en kısa zamanda çözmek gerekir. Çünkü her geçen saniye tabloyu çekilmez kılmakta ve zararımız daha da artmaktadır.

 

                -1-