|
||
TÜRKİYE' DE TEMEL FEN VE TIP BİLİMLERİNİN BUGÜNÜ
VE YARINI*
Hiç
şüphesiz çağımız temel fen bilimlerinin yani fizik, kimya, biyoloji,
temel tıp bilimleri, jeoloji ve matematiğin damgasını taşımaktadır.
Son yüzyılda insanlığa maddi refahı ve hemen her türlü modern
ihtiyaç vasıtalarını sağlayan şey temel fen bilimleri alanındaki
gelişmelerdir. Teknolojideki
gelişmenin temelinde fen bilimleri yer almaktadır. Endüstrinin doğması,
büyümesi, ürün verip gelişmesi ancak ve ancak yeterli temel fen
bilimleri potansiyelinin varlığına bağlıdır. Baş döndürücü bütün
mekanik-optik ve elektronik araçların icadı bunların yeniden yapılması,
geliştirilmesi, kullanılması ve bakımı ile ilgili pratik meslekler
temel fizik, kimya ve matematik bilgisinin tatbikat sahasındaki uzantılarıdır.
Ziraat mühendisliği, veterinerlik, eczacılık, dişçilik ve nihayet
revaçta olan tıp
bilimlerinin temelinde biyoloji ve biyolojinin bir parçası olan temel sağlık
bilimleri vardır. Çeşitli
ülkelerde yıllarca araştırma laboratuarlarında ömür tüketen yüksek
merak sahibi temel fencilerin elde ettikleri sonuçlar olmasaydı tatbiki
bilim ve mesleklerin bugünkü ileri seviyeye yükselmeleri mümkün
olmazdı. Süper
endüstri çağını yaşayan ülkelere bakınız : Buralarda icat edici,
tespit edici ve yol gösterici hep temel fencilerdir. Onları, balı yapan
fedakâr arıya, tatbikatçıları da yapılı balı kullanan ve değerlendiren
arıcıya benzetebilir. İsrail
Bilim Bakanı G.PATT diyor ki "Temel bilimler, temel araştırmalar
olmasaydı yeni ve yeterli tatbiki araştırmalar ve orijinal ürünler
olmazdı. Eğer biz endüstrimizi, başkalarından alınacak ithal araştırmaların
üzerine bina edersek diğer milletlerle rekabet edemeyiz".
(Nature 314,571, 1985). Günümüzde
bir ülkenin kendi kaderini kendisinin tayin edebilmesi, yaşadığı
toprakları koruyabilmesi ve geleceğe güvenle bakabilmesi için bütün
madde güçlerin özünü meydana getiren temel fen bilimleri alanında
ilerlemesi gerekir. Bugün
Türkiye için temel fencilerin yeri ve önemi, Osmanlı İmparatorluğunun
kurulmasında ve Anadolu' nun ebed-müddet müslüman Türk yurdu haline
gelmesinde "Horasan erenleri" ' nin, o mübarek
"gazi dervişlerin" yeri ve önemi gibidir. Temel
fencilerden meydana gelmiş bir öncü kuvvet olmadıkça ve insanlarımız
fen silahının önemini gereği gibi kavramadıkça bu topraklara sağlam
basmamız ve 2000' li yıllarda başı dik büyük bir millet olarak hayat
sürmemiz pek kolay olmayacaktır. DURUM
TESPİTİ 1980'
li yıllarda yapılan durum tespitine göre Türkiye temel fen bilimleri
alanında son derece yetersiz ve elem verici bir seviyede bulunmaktadır.
Ülkemizdeki her on bin kişiden ancak ikisi bilimsel araştırmalara katılmaktadır.
Bu oran ileri ülkelerde bizdekinin 15-20 katıdır. Mevcut bilim adamlarımızın
dünya bilim literatürüne katkıları yok denecek kadar azdır. Bunun
bir sonucu olarak Türkiye, dünya bilim literatürüne katkı açısından
dünya ülkeleri arasında 41. İle 45. Sıralarda bulunmaktadır. Yaptığımız
bir derleme çalışmasına göre; temel hayat ve temel tıp bilimleriyle
ilgili 30 kadar önemli konuda on yılda (1970-1980) Biyolojik Abstraktlara Türkiye'
den sadece 405 çalışmanın özeti alınmıştır. Aynı dönemde bu
miktar İran için 422; Mısır için 2160; Romanya için 8248; Çekoslovakya
için 11075 ve Batı Almanya için 30276' dır. Bir
aşiretten dünyanın en büyük, en kuvvetli ve en uzun ömürlü
imparatorluğunu çıkaran milletimizin, temel fen bilimlerinde geri kalışı
esarete eş sayılabilecek bir durumdur. Araştırma
- geliştirme projelerine ayrılan para desteği gayri safi milli hasılanın
yüzdesi olarak ifade edilir. Bu yüzdeler: Hollanda' da % 2.15; İsrail'
de % 2.2; Güney Kore' de % 1.5; Fransa' da % 2.5; Japonya' da % 2.7;
Yugoslavya' da % 1 ve 1983 Türkiye' sinde ancak % 0.24 kadardır. Bir
üniversite veya yüksek öğretim kurumu için araştırma ve bilim üretimi
en az lisans öğretimi kadar önemlidir. Zaten bir yüksek öğretim
kurumunda araştırma yapılmıyorsa orada dünya standartlarına uygun
bir öğretimin yapılabilmesi oldukça güçtür. Orta
dereceli okullarda fen öğretimi ile üniversitelerdeki temel fen
bilimleri arasında yakın ve karşılıklı bir bağlantı vardır. Her
ne kadar üniversite suçu orta öğretime, orta öğretim ilk öğretime,
o da ilköğretim öncesi eğitime yıkma eğiliminde ise de bu problemi
bir bütün olarak kabul etmenin doğru olacağı kanaatindeyiz. 1985 yılında ÖSYM sınavları sonunda başkanlıkça yapılan açıklamalara göre, ikinci basamak sınavına katılan 220 bin adaydan 107 bini yabancı dil, 51 bini matematik, 34 bini fen sorularına hiç el sürmemiştir. Matematik sorularının % 50 ve daha fazlasını doğru yapanların sayısı ise sadece 4555 kişidir. Bu sonuca bakarak liseler rahatlıkla suçlanabilir ve liselerde "öğretim yerine diploma verildiği" şeklinde bir suçlama olmuştur. Diğer taraftan Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı 29.04.1985 tarihinde kontenjan fazlası bulunduğu için edebiyat, felsefe, tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya, biyoloji, almanca, Fransızca, eğitim uzmanlığı dallarında öğretmen alımı için sınav yapmış sonuçta başarı oranının % 50' nin altında olduğu görülmüş ve durum 08.05.1985 tarihli bir yazı ile üniversitelere bildirilmiştir. Belirtilen sonuca bakarak üniversitelerdeki öğretimin yetersiz olduğu söylenebilir. Yetersiz ve başarısız öğretimden sorumlu ve suçlu olan kimdir, hangi kademedir ? Bize göre suçlu tek değildir. Çeşitli basamaklardan her biri ayrı ayrı suçludur ve hiç birisi görevini tam olarak yapmamaktadır. Ayrıca ne gariptir ki, Türkiye' de hükümetlerin öteden beri çok tutarlı bir "temel fen bilimleri politikası" olmamıştır.
|