Eğitim Sistemi

 

 

 

            NELER  YAPILMALIDIR ?

            Temel fen bilimleri alanında orta öğretimden yüksek öğretime kadar her basamakta yetersiz ve ileri ülkelere göre çok geride olduğumuzu tespit ettikten sonra durumu nasıl iyileştirebileceğimizi düşünebiliriz. Bir ülkede fen bilimleri öğretimini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Burada sadece önemli olan faktörler ele alınacaktır. 

1.                 Eğitim Sistemi

Cumhuriyet döneminde sık sık eğitim sistemi değiştirdiğimiz ve bir türlü her şeyiyle milli bir sistemi bulup yerine oturtamadığımız iyice bilinmektedir. Son yıllarda Japon hayranlığı artmış ve Japon eğitim sisteminin getirilmesi istenir olmuştur. Halbuki Japonlar kendi sistemlerini beğenmemekte, yetersiz bulmakta ve bir reformun hazırlığını yapmaktadırlar. Orta ve Yükseköğretim sistemlerinde değişiklik yapmaya çalışan diğer ülkeler arasında Polonya, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Macaristan, Fransa ve İspanya' yı sayabiliriz.

Yapılacak ilk iş felsefesi olan, kökü olan, geleceği olan milli bir eğitim sisteminin ana hatlarını tespit etmektir. Böyle bir eğitim sisteminde bulunması gereken esaslardan sadece bir kaçını sıralayalım.

Milli ve çağdaş eğitim sistemi iyiyi kötüden yetenekliyi yeteneksizden, yapıcıyı ezberci ve taklitçiden ve dahiyi aptaldan ayırmalıdır. Bir toplumda nüfusun yaklaşık % 2, 3' ünü zekâ bölümü (I.Q)' 70' in altında olan kişiler meydana getirir. Diğer taraftan nüfusun yine % 2,3' ü zekâ bölümü 130 ve daha fazla olanlardan ibarettir. Ünlü psikologlara göre zekâ bölümü 140 olan öğrenci eğer sıradan bir sınıfta okuyorsa zamanının yarısını boşa geçirmektedir. Zekâ bölümü 180 olan bir öğrenci ise böyle bir sınıfta bütün zamanını boşa harcamaktadır. Normalin altında bir zekâ seviyesi gösteren öğrenciler ile diğer özürlü öğrenciler için nasıl özel okullar ve sınıflar olması gerekiyorsa normalin üstünde bir zekâya sahip olan öğrenciler içinde özel okul ve sınıflar olmalıdır. Dünyada bu tip okullara sahip ülkelerin başında komünist  Rusya gelir. Üstün zekâlı ve yetenekli çocukları tespit edip, ayırıp onlara özel bir ihtimam göstermemek milletin en değerli zenginlik kaynaklarını boşa harcamak demektir.

İkinci olarak öğretimde en önemli problem "neyin öğretilmesi" değil " nasıl öğretilmesi" problemidir. Öğrenme işlemine öğrencilerin aktif olarak katılmalarını sağlamak için uygulanacak en iyi metotlardan birisi probleme bağlı öğretim yolunu seçmektir. Öğrenci önemli bir problemin çözümünde işe yarayacak bilgileri daha kolay ve daha iyi öğrenir. Böyle bir sistemde öğrencileri küçük gruplara ayırmak gerekir. Çok kalabalık sınıflarda probleme bağlı öğretim metodunu uygulamak ve öğrencilere bilimin günlük hayata uygulanışını kazandırmak mümkün değildir.

Eğitim ve öğretimin şekli öğrenmeyi ve anlamayı içten isteyenlere göre düzenlenmeli, gönülsüz ve isteksiz öğrencilere göre ayarlamalar yapılmamalıdır. Başarıyı sunî  olarak artırmak için orta ve yüksek öğretimde zaman zaman uygulanan  "af"  ve "yeni haklar" faydalı olmaktan çok zararlı olmaktadır.

İyi öğretim ile iyi araştırma birbirinden ayrı ve ilgisiz iki şey değildir. Özellikle yüksek öğretimde bu iki unsur birbirini tamamlamalı, orta öğretimde de yetenekli öğrenciler temel fen bilimleri alanında araştırma yapmaya teşvik edilmelidir. Öğretimde ezbercilikten ve gayesizlikten mümkün olduğu kadar uzaklaşılmalıdır. 

Not verme ve sınıf geçme şekli öğrencinin yükünü azaltacak başarıyı artıracak ve çalışmaya teşvik edecek biçimde değiştirilebilir. Bu günkü sistemde herkesin başarı derecesi diplomasında veya karnesinde az çok bellidir. Fakat daha başarılı olanların daha erken ve tercihen, daha iyi iş bulmalarını garanti eden bir sistemimiz yoktur. Düşe kalka, sürüne sürüne diploma alan birisi çok başarılı ve çalışkan arkadaşlarından daha önce ve daha iyi iş imkânı bulabilmektedir. Halbuki iyi bir sistemde 10 üzerinden 4 alanı da başarılı saymak fakat iş ve yükselme kapılarını 10' dan başlamak üzere açmak ve daha yeteneklilerin haklarını kanuni teminat altına almak gerekir.

   

 

                    -2-