|
||
HÜKÜMETLER VE
TEMEL FEN
BİLİMLERİ Fransa,
İsrail, Yeni Zelanda ve daha bir çok ülkede eğitim bakanlığının
yanında ya "bilim bakanlığı"
veya "bilim ve teknoloji
bakanlığı" adı verilen ayrı bir bakanlık bulunmaktadır. İsrail'
de bilim bakanı düzenli aralıklarla seçkin bilim adamları ve üniversite
yöneticileriyle toplantılar yaparak bilimin ilerlemesi için gerekli
planları yapmakta ve kararları almaktadır. 1985 yılında yapılan bir
toplantıdan sonra bakan G. PATT diyor ki "Bilim
Bakanlığı 10 yıl önce önemli bir şey değildi, fakat şimdi önemlidir
ve 10 yıl sonra hükümetin en önemli bakanlığı olacaktır" (Nature
314, 571, 1985). 1985
yılı Haziran ayının sonlarında Fransa' da Araştırma Bakanlığının
bütçesi parlamentoya geldiğinde tartışmayı başbakan bizzat açtı
ve "Bu hükümetin bütün gücü
araştırma, eğitim ve yatırım üçgeni üzerine kurulmuştur" dedi.
Başbakan bilime mutlak bir öncelik tanıyacaklarını ve araştırma-geliştirme
için ayrılan parayı her yıl artıracaklarını belirtti (Nature 315,
316, 1985). Haziran
1985' de yapılan bir toplantıda İngiltere'
de "Bilim Bakanlığı" kurulması istendi (Nature 315, 625,
1985). 1985
Haziran' ının ikinci haftasında Sovyet Rusya' nın lideri Gorbachev
yaptığı bir konuşma ile yüksek öğretim kuruluşlarından araştırma
kapasitelerini % 100 ve % 150 oranlarında artırmalarını istedi ve yüksek
öğretimin yeniden organize edilmesi gerektiğini de belirtti (Nature
315, 624, 1985). Rusya'
da "Lenin Ödülleri"
ilk defa 1986' da daha çok temel araştırmalara verildi. Acaba Türkiye'
de durum nedir ? Türkiye'
de iktisadıyla, istihbaratıyla, kuruluşlarıyla, ileriye yönelik plan
ve programlarıyla üstün ve tutarlı bir bilim politikasının olduğunu
söylemek son derece güçtür. İlk
toplantısını 30 Ekim 1985' de yapan "Bilim
ve Teknoloji Kurulu" ' nun teşkil edilmesi ve 1983' den itibaren
Türk Bilim politikasının tespiti çalışmaları müsbet
gelişmeler olarak zikredilebilir. Bütün bunların yanında Türkiye'
nin bugün en az İsrail kadar bir "Bilim
Bakanlığı" ' na ihtiyaç duyduğunu belirtmek gerekir. Ayrıca
Türkiye' de sadece bilim üretmeyi gaye edinen geniş imkânlı, akademik
kadrolu, büyük araştırma enstitülerini ve "Türkiye
Bilimler Akademisi" ' ni kurmak böylece bilim üretimini en
etkili biçimde desteklemek, yeni araştırıcıların yetişmesini sağlamak
ve bilime seviye kazandırmak gerekmektedir. Japon
Bilim konseyi 1949 yılından beri hükümete bilim politikası konusunda
tavsiyelerde bulunmakta, bilimsel çalışmaları geliştirici ve koordine
edici çalışmalar yapmaktadır. Konseyin faaliyetlerini yürüten genel
kurulun üye sayısı 210' dur. Bu genel kurula ek olarak çeşitli alt
komisyonlarda görev alan bilim adamlarının sayısı ise 1500' dür. (Nature
316, 95, 1985). Bilim
alanında diplomatik temsilci ve istihbarat çalışmaları bütün dünyada
devlet eliyle yürütülen önemli faaliyetlerdendir. ÜNİVERSİTELER
VE TEMEL
FEN BİLİMLERİ Bilim
üretiminin en geniş biçimde yapıldığı yer üniversitelerdir. Temel
fen ve temel sağlık bilimlerinin önemine gerçekten inanan insanların
sayısı önce üniversitelerde artış göstermelidir. Bazen binlerce
temel araştırmanın sonucu bir araya getirildiğinde ancak bir problem
aydınlatılabilmektedir. O nedenle belirtilen araştırmaların her biri
bazı insanlara anlamsız ve faydasızmış gibi gelebilir. Ama çoğu
zaman gerçek kazancın uzun vadeli yatırımlarda olduğunu ve temeli
kurmadan içinde oturacağınız binayı yapmaya kalkışmanın akıllıca
bir davranış olmadığını bilmeliyiz. 1979
yılında fizik alanında Nobel Ödülü alan Profesör Abdüsselam Eylül 1985' de Türkiye' de yapılan "Kalkınmada insan
boyutu" adlı toplantıda şunları söylüyordu: "Sadece mühendisliğe
önem vererek ve teknolojiyi satın alarak ilerleyemezsiniz. Dünya çapında
söz sahibi pek çok mühendisiniz var ama 50 milyonluk ülkenizde
uluslararası seviyede kabul edilen bilim adamınızın sayısı çok az.
Siz orta seviyede bilim adamı yetiştiriyorsunuz. Orta seviyedeki bilim
adamının ise Türkiye' ye faydası olmaz. Teknolojiye verdiğiniz önemi
bilime de vermediğiniz taktirde ilerleyemezsiniz. Ekonomistleriniz
bilimi, bir dakikada ısmarlanacak bir şey olarak görüyor". Yukarıdaki
ifadelerin ışığında denebilir ki; üniversitelerde öğrenciler daha
ilk sınıflardan itibaren temel fen ve temel tıp bilimleri alanında çalışmaya
yöneltilmeli, araştırma ihtirasının onlarda iyice yerleşmesi için
her türlü gayret gösterilmelidir. Üniversiteden mezun olan her geç
mutlaka araştırmanın önemini, metodunu ve alışkanlığını öğrenmiş
olmalıdır. Akademik
personelin yabancı dil problemi; daha üniversiteye girdiği yıl çözülmeli,
üniversite ve YÖK bu konuda gerekli tedbiri almalı, memleketin dil öğreten
kurumları seferber edilmeli ve doktorasını bitiren her eleman okuma,
yazma ve konuşma yönünden bir yabancı dile mutlaka hakim olmalıdır.
Doktoradan sonraki akademik unvanları almak için yapılan yabancı dil sınavlarından
vazgeçilmelidir. İlk anda çok faydalı olacağı sanılan yeni yabancı
dil sınavlarının beklenen sonucu vermeyeceği gittikçe belirgin hale
gelmektedir. Çünkü adaylar işlerini, araştırmalarını adeta bırakarak
özel dershane usulleri ile bu sınavlara hazırlanmakta, yabancı dilden
başarı belgesi almakta fakat büyük çoğunlukla yabancı dilde konuşup
yazamamaktadırlar. Doktoraya
ve bizde henüz önemi anlaşılmamış olan doktora sonrası eğitime
(1-2 yıl) uluslar arası ölçüde
önem verilmeli doktorasını tamamlayan her kişi gerçekten bağımsız
olarak araştırma planlayıp yürütebilecek seviyeye gelmiş olmalıdır.
En az bir yıl süreli doktora sonrası eğitimi başarı ile tamamlamadıkça,
başka bir üniversitede de olsa Yardımcı Doçentliğe atanmamalıdır.
Bundan sonraki akademik unvanlar bilim adamlarının araştırmalarına ve
yayınlarına bakılarak verilmelidir. Üniversitelerde akademik personelin sürekli olarak araştırma yapmasını ve araştırıcı yetiştirmesini sağlayıcı iç düzenlemeler yapılmalı, araştırma faaliyetleri günlük hayatın bir parçası haline getirilmelidir. Yurt içinde veya yurt dışında iyi yetişmiş, yetenekli, üretici ve başarılı elemanlara üniversitelerde ayrıcalık tanınmalı, bu gibi elemanların proje karşılığı isteyecekleri laboratuarlar kurulmalı, para-araç-gereç konusunda cömert davranılmalı fakat kendilerine lokomotif görevi yüklenmelidir. Birinci sınıf bir bilim adamı, orta sınıftan yüzlerce bilim adamından daha verimli ve daha faydalı olacak, yeni elemanlar yetiştirecek ve orta sınıftan bir çoğunu ardından sürükleyebilecektir.
|